Maden sicili mevzuatımızda MadK m. 38216 ve MadY m. 95-101 arasında düzenlenmiştir. MadK m. 38’de hem genel olarak sicile kaydedilecek hususlar hem sicilin aleniyeti ilkesi hem de sicilin maden hakları üzerindeki etkisi düzenlenmiştir. 6309 sayılı Kanundan217 farklı olarak 3213 sayılı Kanunda sicile iyiniyetle güvenerek kazanılan hakların korunacağına dair bir ibare bulunmamaktadır. Maden siciline öncelikle bu hükümler, takiben ise MadY hükümleri uygulanacaktır. MadY bu maddelerde; arama sicil kayıtlarını, işletme sicil kayıtlarını, sicilin incelenmesini, rehin ve buluculuk hakkı kayıt usullerini, sicildeki hataların nasıl düzeltileceğini ve rödövans sözleşmesi işlemlerini düzenlemiştir.
Yukarıda da değinildiği üzere 6309 sayılı Kanun döneminde maden sicilini düzenlemek üzere ayrıca bir Maden Sicil Tüzüğü ihdas edilmişti. Fakat 3213 sayılı Kanundan sonra buna benzer bir yönetmelik veya tüzük getirilmemiştir. Bununla birlikte bir zamanlar taşınmaz olarak kabul edilen madenlerin işlendiği sicilin önemine binaen hem 6309 sayılı Kanun dönemi hem de günümüz için maden siciline tapu siciline hâkim ilkelerin uygulanacağı218, bu sebeple maden sicilinin de tapu sicili kadar kuvvetli olduğu kabul edilmiştir219. Bununla birlikte yine de maden siciline tapu sicilinin hükümlerinin uygulanacağına dair bir kanuni hüküm bulunmamaktadır.
Her Ruhsat İçin Ayrı Sahife Açılması
Yukarıda da değinildiği üzere 6309 sayılı Kanun döneminde maden sicilini düzenlemek üzere ayrıca bir Maden Sicil Tüzüğü ihdas edilmişti. Fakat 3213 sayılı Kanundan sonra buna benzer bir yönetmelik veya tüzük getirilmemiştir. Bununla birlikte bir zamanlar taşınmaz olarak kabul edilen madenlerin işlendiği sicilin önemine binaen hem 6309 sayılı Kanun dönemi hem de günümüz için maden siciline tapu siciline hâkim ilkelerin uygulanacağı218, bu sebeple maden sicilinin de tapu sicili kadar kuvvetli olduğu kabul edilmiştir219. Bununla birlikte yine de maden siciline tapu sicilinin hükümlerinin uygulanacağına dair bir kanuni hüküm bulunmamaktadır.
Sebebe Bağlılık İlkesi
Tescilin sebebe bağlılığı yani illiyet ilkesinin maden siciline uygulaması tartışmalıdır. 6309 sayılı Maden Kanunu döneminde bu ilkenin de maden siciline uygulanması gerektiği savunulmuştur224. Gerekçe olarak ise kanunun m. 105/1’i225 gösterilmiştir. Fakat buna benzer bir hüküm ne MadK’ da ne de MadY’nde yer almaktadır. Dolayısıyla bu konunun MadK ve MadY’ nin sicilde yapılacak işlemler ile alakalı diğer hükümleri dikkate alınarak çözüme kavuşturulması gerekmektedir.
Öncelikle benzer şekilde kanununda sebebe bağlılık hususunda net bir hüküm bulunmayan başka bir mevzuatta bu konunun nasıl değerlendirildiğini incelemek gerekmektedir. TRK gereğince kurulan rehinli taşınır sicilinde yapılacak işlemlerin sebebe bağlı olup olmadığı hususunda kanunda net bir ifade bulunmamaktadır. Bununla birlikte Rehinli Taşınır Sicili Yönetmeliği226 m. 21/4’teki “tescil edilecek tüm hususlar ve bu hususlarda meydana gelen değişiklikler ile bu hususların terkin edilmesi işlemlerinin doğrulayıcı belgelere dayanması esastır” ifadesi sebebe bağlılık ilkesine bir işaret olarak kabul edilmiştir227. Bu konuda bir başka yazar ise; kanunun rehin sözleşmesini rehin hakkı kazanımının hukuki sebebi kabul etmesi (TRK m. 2/1-i), sözleşme için zorunlu unsurlar getirmesi (TRK m. 4/3,4 ve 6), tescil talebinde bulunurken mevzuata uygun olarak hazırlanmış bir sözleşme istemesi ve bu hususlarda bir eksiklik olması halinde talebin reddedilmesi (RTS Yönetmeliği m. 21/4 ve m. 27/1- a ve b) gibi sebeplerden dolayı rehin sözleşmesinin geçersizliği durumunda tescilin de geçersiz olacağını belirtmiştir228. Bu da bu sicil açısından tescilin sebebe bağlı olduğu anlamına gelmektedir. Bu mantık sıralamasının maden sicili açısından yürütülmesi ile bir sonuca ulaşmak mümkün olacaktır.
Maden sicili üzerinden yapılabilecek işlemlerden en önemlisi ruhsat ve hak devirleridir. Bunların yanında rödövans sözleşmesi, izin alanı değişikliği, ruhsat birleştirme, ruhsat alanı küçültme, terk gibi işlemler de mevcuttur. Tüm bu işlemlerin yapılabilmesi için hem ruhsat harcı, ruhsat bedeli, devlet hakkı vs. gibi ödemelerin yapılması şart koşulmuş hem de mevzuatın ilgili hükümleri kapsamında ibraz edilmesi gereken belgelerin tamamının eksiksiz bir Ģekilde ibraz edilmesi istenmiştir. Aksi takdirde talepler reddedilmektedir.
Devir konusu özel olarak ele alınacak olunursa, kanun koyucu devir ve intikal işlemlerinin yönetmelik ile düzenleneceğini belirtmiştir (MadK m. 5/5). Yönetmelik ise tarafların bir devir sözleşmesine dâhil etmesi gereken bazı hususları göstermiştir. Buna göre örneğin; devreden, ruhsatı bütün hak ve vecibeleriyle devretmeyi taahhüt etmeliyken, alan da ruhsatı bütün hak ve vecibeleri ve ruhsata uygulanmış yaptırımlar ile kabul ettiğini ifade etmelidir. Ayrıca MadY EK-21’de yer alan örnek dilekçe ile başvuru yapılması da şarttır. Aksi takdirde başvurular reddedilmektedir (MadY m. 82/3). Devir sözleşmesinde bulunması zorunlu olan bir diğer unsur ise, yine aynı maddede geçen (varsa) rödövans sözleşmesi meselesidir (MadY m. 82/8). Buna göre üzerinde rödövans sözleşmesi bulunan bir işletme ruhsatını devralmak isteyen kişinin rödövans sözleşmesini kabul etmesi zorunludur. Aksi takdirde devir yapılamamaktadır.
Görüleceği üzere kanun koyucu maden sicilinde bir işlem yapılabilmesi için bazı ödemelerin yapılması yanında mutlaka çeşitli belgelerin de toplanmasını şart koşmuştur. Hatta sicilde yapılan en önemli işlem niteliğini taşıyan devir muameleleri için ise taraflar arasındaki sözleşmeye bazı maddelerin konulmasını özellikle istemiştir. Aksi takdirde talepler reddedilmekte ve sicilde hiçbir işlem yapılmamaktadır. Maden siciline tapu siciline hâkim ilkelerin uygulanacağı konusundaki görüş birliği de hatırlanacak olursa230, tüm bu sebeplerden dolayı bu sicilde yapılacak işlemlerin (özellikle ayni hak benzeri sonuçlar doğuran; devir, rehin, ipotek vb. işlemlerin) sebebe bağlı olduklarını düşünmekteyiz231.
Sicili Güven İlkesi
Maden siciline güven ilkesi uygulanması tartışmalı olan hususlardan bir diğeridir. Zira 6309 sayılı Kanunun aksine 3213 sayılı Kanunda bu ilkeyi destekleyici bir ifade bulunmamaktadır. 6309 sayılı Kanun m. 106/2’de232 bu konu açıkça düzenlenmiştir. Fakat günümüz mevzuatında bu bağlamda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte aleniyet ilkesinin bir uzantısı olarak maden siciline güven ilkesinin233 de uygulanması gerektiği iddia edilmiştir234. Bu konuda hem Yargıtay235 hem de Danıştay236 kararları mevcuttur. 743 sayılı Medeni Kanun döneminde verilmiş olan bu kararlar incelenirken, o zamanlar madenlerin bir taşınmaz olarak kabul edildiğini göz ardı etmemek gerekmektedir.
Yakın tarihte geçen bir olayda ise; bir işletme ruhsat sahibi vefat etmiş ve mahkeme mirasçılarından hangisinin ruhsatı devralacağını tespit etmiştir. İdarenin bu karar gereğince ruhsatı mirasçıya devretmesi gerekirken, henüz mahkeme kararı MAPEG’e bildirilip sicil üzerine herhangi şerh vb. düşülmeden önce ruhsat iyiniyetli bir üçüncü kişiye devredilmiştir. Mahkeme kararı gereği ruhsatı devralmaya hak kazanan mirasçı ise bu devrin iptali için idari dava açmış ancak davası sicile iyiniyetli olarak güvenen kimsenin kazanımlarının korunacağından bahisle reddedilmiştir237. Sonuç olarak gerek tapu siciline hâkim ilkelerin maden siciline de uygulanacağı kabulü gerek yargı kararları gerekse de doktrindeki bu yönde görüşler sebebiyle, sicile güven ilkesinin maden sicili bakımından da uygulama sahası bulacağını düşünmekteyiz238. Bu sonuca ayrıca TMK m. 7’den de ulaşmak mümkündür. Şöyle ki bu madde uyarınca; “resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur.” Maden sicilinin de resmi sicillerinden birisi olduğu muhakkaktır. Dolayısıyla bu sicildeki kayıtların da doğru kabul edilmesi ve bunlara itibar edilerek yapılan hak kazanımlarının korunması gerekmektedir.
Güven ilkesine Kanada Maden Hukuku’ndan şu örneği vermek mümkündür239. Hawker vs Hawker davasında, Bay Hawker, Kuzey Saskatchewan idaresinden yedi tane maden işletme ruhsatı almış ve fakat bunları eşi Bayan Hawker üzerine tescil ettirmiştir. Bununla birlikte eşlerin arasında yaptıkları anlaşmaya göre ruhsatların kullanım hakkı Bay Hawker’a aittir. Bayan Hawker sadece sicilde hak sahibidir. Bir zaman sonra taraflar arasındaki evliliğin bozulması üzerine Bayan Hawker maden ruhsatlarını da alıp evi terk etmiştir. Maden idaresine ruhsatları kaybettiğini beyan ederek, idareden üzerinde herhangi bir kayıt olmayan yeni ruhsatlar almış ve bunları Bay Hawker’a ait kullanım hakkından haberi olmayan iyiniyetli bir üçüncü kişiye satmıştır. Mahkeme maden siciline güvenerek ruhsatları devralan iyiniyetli üçüncü kişinin ruhsatları kullanım hakkından arındırılmış bir şekilde elde ettiğine karar vermiştir.
Kamuya Açıklık İlkesi (Aleniyet)
Tapu siciline hâkim ilkelerden maden siciline uygulanacak bir diğer ilke ise kamuya açıklıktır. Bizzat kanun hükmünden de241 görüleceği üzere maden sicilinin aleniyeti hususunda tereddüt yoktur242. Sicildeki kayıtların bilinmediği iddia edilemez243. İlgili herkes sicili inceleyebilir. Bununla birlikte kanun metninde geçen bazı hususların aydınlatılması gerekmektedir.
Öncelikle aleniyetin hangi bilgileri kapsadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda aleniyet özellikle MadY m. 95 ve 96’da sayılan hususları da içerisine alan ruhsat rejimi bilgilerini kapsamaktadır. Bunun haricinde, örneğin maden şirketi hakkında işlem yapmaya yetkili temsilcinin yetkilendirilmesi bilgileri aleniyet kapsamına girmemektedir.
Kanunda geçen “ilgili” kavramı da açıklanmaya muhtaçtır. Bunun için öncelikle yönetmeliğin “sicilin incelenmesi” başlıklı 97. maddesi incelenmelidir. Maddeye göre; “maden sicilini; ruhsat sahibi, ruhsat sahibinin vekili ve devir talebi söz konusu olduğunda devralacak kişi, ilgili memurun nezaretinde görebilir.” Fakat sicili inceleyebilecek kişileri bu maddede sayılanlarla kısıtlamak aleniyeti oldukça kısıtlayacaktır. Bundan dolayı ruhsat sahibi ile hukuki bir ilişki içerisine giren ve haklarını gerektiği gibi koruyabilmesi için sicili görmesi gereken herkes sicili inceleyebilmelidir. Bu durumlara örnek olarak; rödövans sözleşmesi, maden ruhsatının çeşitli şekillerde ipotek edilmesi, cevher rehni, ruhsatın haczi vs. verilebilecektir. Öte yandan doktrinde bir yazar, haciz koyanın aleniyet kapsamında maden sicilini inceleyemeyeceğini iddia etmektedir. Gerekçe olarak ise aleniyetin amacının iki tarafın rızasına dayanan hukuki işlemlerde iyiniyet iddialarının önüne geçmek olduğunu ileri sürmekte ve haczin bu işlemlerden birisi olmadığını iddia etmektedir. Yetkisiz kimselerin sicile erişmesinin ise sicildeki kişisel ve ticari bilgilerin ele geçirilmesine sebep olacağını savunmaktadır.
#MadenSiciliMevzuatı #MadK #MadY #MadenSiciliKapsamı #MadenSiciliAleniyeti #MadenHakkı #Sicilİyiniyet #RuhsatDevirleri #MadenSicilTüzüğü #SicilYönetmeliği #TapuSicili #SicilİlkesininUygulanması #SebebeBağlılıkİlkesi #MadenSicilİşlemleri #RödövansSözleşmesi #SahifeAçılması #MadenSahası #SicilBilgileri #MadenSicilTüzüğü #Ruhsatİptali #TescilHükümleri #MadenRuhsatları #RuhsatBedeli #Madenİşlemleri #KamuyaAçıklıkİlkesi #SicilGüvenİlkesi #KanunKoyucu #MadenHaklarıKoruma #MadenSiciliDenetimi #HukukiSebep #İdariDava #SicilHataları #SicilDüzeltme #SahipDeğişiklikleri #MadenYatırımları #MadenHakkıKoruma #SicilDavaÖrnekleri #MadenKayıtSistemi #MadenİrtifakHakları #RuhsatSahibi #SicilÖdemeKoşulları #RuhsatKayıtları #MadenSiciliYönetimi #SicilYenileme #MadenSahasıKayıtları #MadenSicilDenetimi #SicilTüzüğü #SicilİyiniyetKoruma #MadenSahasıKoruma #SicilİşlemŞartları #MadenHakkıGüvencesi #SicilKayıtİncelemesi #MadenHaklarıYönetimi #MadenRuhsatı #YargıtayKararları #DanıştayKararları #SicilAleniyeti #SicilBilgileriAleniyeti #SicilGüvenilirliği #MadenGüvenceleri #SicilBilgiErişimi #MadenHaklarıKoruma #MadenYatırımGüvencesi #MadenSicilİncelemesi #SicilÖdemeleri #Ruhsatİptali #SicilSistemleri #RuhsatTescili #MadenYatırımKoşulları #MadenSicilDüzenlemeleri #Ruhsatİşlemleri #SicilVeriKoruma #MadenHaklarıİncelemesi #SicilKayıtYenileme #MadenSahipliği #SicilRaporlama #MadenYönetimi #SicilDenetimİlkeleri #MadenSahasıDenetimi #SicilTuzelKişi #MadenHaklarıDeğişiklikleri #SicilKoruma #MadenYatırımDenetimi #SicilKayıtGüvencesi