Madenler; doğada bulunan ve insanoğlunun yararlanabildiği varlıklardan bazılarıdır. Bunun yanında insanların kullanabildiği pek çok doğal kaynak mevcuttur. Bu sebeple maden kavramını tanımlamaya geçmeden önce, madenin de içerisinde olduğu doğal kaynaklar kavramını tanımlamak gerekmektedir. Fakat doğal kaynak teriminin üzerinde uzlaşılmış bir tanımı bulunmamaktadır. Bir yazar20 doğal kaynakları “doğada işlenmemiş bir halde bulunan ve insan gereksinimlerini karşılayabilecek değerler veya şeyler” olarak tanımlamış, bir başkası21 ise onu “doğada kendiliğinden oluşan ve canlı hayatının devamında elzem olan hava, su, toprak, bitki örtüsü gibi tüm zenginlikler” olarak görmüştür. Doğal kaynaklar kanuni düzlemde ise 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun22 2. maddesinde “hava, su, toprak ve doğada bulunan cansız varlıklar” olarak tanımlanmaktadır.
Doğal kaynakları çeşitli bakımlardan sınıflandırmak mümkündür23. Bunlara yer üstü – yer altı veya yenilenebilir – yenilenemeyen sınıflandırmaları örnek verilebilir. Madenler ise, bu sınıflandırmada yenilenemeyen grupta yer almaktadır. Bununla birlikte yenilenme süreci binlerce yılı bulan madenleri de görece yenilenebilir olarak gören bir görüş de mevcuttur.
Maden kavramını jeolojik, ekonomik ve hukuksal gibi pek çok açıdan tanımlamak mümkündür. Jeolojik açıdan maden; milyonlarca yıldan beri süregelen birleşme ve çözülme, karışma ve ayrılma, birikme ve dağılma gibi tekrarlanan pek çok doğal olayın etkisiyle oluşan ve canlılar dışında kalan mineral maddeler olarak tanımlanabilir.
Ekonomik açıdan maden kavramını değerlendiren tanım ise maden yatağının işletilmeye elverişli olup olmadığına odaklanmaktadır26. Eğer bir maden yatağı herhangi bir şekilde işletilemiyorsa onu maden olarak saymak mümkün değildir. Bu engel, madenin çıkarılmasını önleyen çok sert bir kaya tabakası veya madenin okyanus tabanında olması sebebiyle ulaşılamaz olması gibi doğal bir sebep yanında madenin gerekli mineral oranlarını taşımaması ve ekonomik açıdan değersiz olması da olabilecektir.
Hukuki açıdan ise, maden kavramını tanımlamanın yine birden çok yolu mevcuttur27. Bunların ilki, madenin niteliklerini belirleyen ve bu niteliklere uyan her maddeyi maden olarak kabul eden genel geçer ve soyut tanım yöntemidir. Diğer yöntem de hangi maddelerin maden olarak kabul edildiğinin tek tek sayıldığı tadadi yöntemdir. Hatta çoğunlukla bu yöntemde madenlerin içermesi gereken mineral oranları da ayrıca belirtilmektedir.
Günümüz Türk Hukuk sisteminde karma yöntem kullanılmaktadır. Yani kanun koyucu hem madeni tanımlayan genel geçer bir ifadeye yer vermiş hem de maden olabilecek maddeleri tek tek saymıştır28. 3213 sayılı MadK’nda yer verilen maden tanımı şu şekildedir; “yer kabuğunda ve su kaynaklarında tabii olarak bulunan, ekonomik ve ticarî değeri olan, petrol, doğal gaz, jeotermal ve su kaynakları dışında kalan her türlü madde bu Kanuna göre madendir.
Söz konusu bu ibare MadK’na yeni sayılabilecek bir tarihte 5177 sayılı Kanun değişikliğiyle30 26.05.2004’te eklenmiştir. 6309 sayılı eski Maden Kanunu’nda ise böyle bir soyut ve genel bir tanım bulunmamakta ve madenler sadece sayma yöntemiyle tanımlanmaktaydı31. Aynı şekilde 3213 sayılı MadK 1985 yılında kabul edildiğinde de sadece sayma yöntemi kullanılmıştı.
Hem genel tanım yönteminin hem de sayma yönteminin kendine göre avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Genel tanım yöntemi teknolojik gelişmelere bağlı olarak yeni keşfedilebilecek maddelerin de kanun kapsamına girmesine olanak sağladığı için avantajlıdır. Fakat tanımda getirilen kıstasların net olmaması, çok soyut kalması suiistimallere mahal vereceği için bünyesinde riskler de taşımaktadır. Sayma yönteminin avantajları ise, idarenin takdir yetkisini azaltması ve kanun kapsamının idari tasarruflarla genişlemesine imkân vermemesidir. Bununla birlikte bu yöntemde de her zaman bazı maddelerin unutularak kapsam dışında kalması ve yeni keşfedilecek maddelerin göz ardı edilmesi tehlikesi vardır32.
3213 sayılı MadK’nda yukarıda belirtilen risklerin giderilmesi adına sayma sisteminin yanına 5177 sayılı Kanun ile bir de genel tanım eklenmiştir. Ayrıca m. 2’de geçen “bu gruplarda yer alan madenlerin özellikleri ile bu maddede yer almayan bir madenin grubunun tespitine ait esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” ibaresi ile bu sayılanlar dışında bir maddenin maden sayılması hususunda Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’na yetki verilmiştir33. Ortaya çıkan bu durum doktrinde eleştirilmektedir. Öncelikle 2004 yılında yapılan değişiklikle MadK’nda bir sistem değişikliği olup olmadığı açık değildir. Zira kanun koyucu genel bir maden tanımını kanuna eklemiş fakat Bakanlığa yeni veya unutulan madenlerin kanun kapsamına eklenmesi için yönetmelik çıkarma yetkisi veren fıkrayı ilga etmemiştir. Söz konusu değişiklikle getirilen genel tanım gereği zaten unutulan veya yeni keşfedilen madenler (tanımdaki unsurları taşımak koşuluyla) kendiliğinden MadK’nun kapsamına dâhil olacaktır. Bunun için ayrıca Bakanlığın yönetmelik çıkarmasına gerek yoktur. Bu bakımdan genel tanım fıkrası eklendikten sonra yönetmelik çıkarma yetkisi veren fıkranın kanunda tutulmasında hukuki bir menfaat kalmamıştır. Fakat kanun koyucu bu fıkrayı ilga etmeyi ihmal etmiştir. Kaldı ki madenler gibi çok önemli bir milli servetin kapsamına nelerin girdiği ancak ve ancak kanunla belirlenebilir. İdarenin yapacağı düzenleyici bir işlemle kanunun kapsamını belirlemesi mümkün olmamalıdır34.
Kanun koyucunun bu çelişkili tutumu karşısında MadK’nun maden kavramına yaklaşımının 5177 sayılı Kanun değişikliğinden nasıl etkilendiği hususunda doktrinde ihtilaf oluşmuştur. Bir görüş, bu değişiklik sonucunda sayma sisteminin terkedilerek genel tanım yöntemine geçildiğini, maddede sayılan minerallerin ise sadece hangi madenin hangi gruba dâhil olduğunu gösterdiğini iddia etmektedir35. Bir diğer görüş ise kanun koyucunun sayma yöntemini kanundan çıkarmamış olmasını, halen MadK’nun sayma yöntemini esas aldığı şeklinde yorumlamış ve getirilen maden tanımının hiçbir manasının olmadığını iddia etmiştir36. Kanuna yeni bir maddenin maden olarak eklenmesi için yine Bakanlığın yönetmelik çıkarmasına ihtiyaç olduğunu düşünmektedir.
3213 sayılı Kanuna 5177 sayılı Kanunla eklenen tanıma göre bir maddenin maden olarak sayılabilmesi için şu unsurlara sahip olması gerekmektedir:
- Yer kabuğunda ve su kaynaklarında tabii olarak bulunma,
- Ekonomik ve ticari bir değere sahip olma,
- Petrol, doğal gaz, jeotermal ve su kaynakları dışında kalma.
Görüldüğü üzere burada kanun koyucu tanım yaparken hem doğal unsurlara hem ekonomik gerçeklere hem de siyasi tercihlere göre hareket etmiştir. Bu bağlamda madenlerin ekonomik ve ticari bir değerinin olmasını istemiş ve tamamen takip edilen politikalar gereği bazı doğal kaynakları maden kavramı içerisine almamıştır.
Tanımda sayılan unsurlardan “ekonomik ve ticari değere sahip olma” hususunda bazı tartışmalar mevcuttur. Öncelikle ekonomik değer taşımanın nasıl belirleneceği net değildir. Zira bu durum, maden cevherinin kalitesi ve miktarına, madencinin maddi imkânlarına, piyasa koşullarına, madencilik için alınacak izinler ve ödenecek giderlere kadar birçok değişkene bağlıdır37. Dolayısıyla maden tanımının içerisine böyle birçok sübjektif değişkene bağlı bir kıstas yerleştirmek doğru olmamıştır. Bu konudaki kafa karışıklıklarını gidermek adına Bakanlık veya MAPEG tarafından bir düzenlemeye gidilmesi yerinde olacaktır.
Bu kıstasla alakalı bir diğer tartışma ise, madenin ekonomik olup olmadığının hangi ana göre değerlendirileceğidir. 6309 sayılı Kanun döneminde bu değerlendirmenin cevherin topraktan çıktığı anda (yani tüvenan iken) yapılacağı kararlaştırılmıştı38. Fakat 3213 sayılı Kanunda böyle bir belirlemeye gidilmemiştir. Bu sebeple burada bir belirsizlik mevcuttur. Bir görüşe göre39 madenin ekonomik olup olmadığı değerlendirilirken basit bir zenginleştirme işlemine tabi tutulabileceğini savunurken Danıştay’ın ise aksi yönde bir kararı mevcuttur40. Söz konusu kararda, tüvenan halde % 79 SiO241, basit bir yıkama ile ise % 96 SiO2 içeren bir kuvars kumu yatağı için idare madenciye işletme ruhsatı vermiştir. Fakat daha sonra yapılan bir ihbar sonucu idare madenin tüvenan halde iken yani hiçbir işlem görmemiş halinin kanunda belirtilen oranları (%90 SiO2) karşılaması gerektiğini ifade ederek işletme ruhsatını iptal etmiştir. Madenci ise, bu işleme karşı iptal davası açmış fakat davası kabul edilmemiştir. Danıştay sonuç olarak madenin ekonomik olup olmadığı belirlenirken onun topraktan çıktığı anın esas alınması gerektiğine karar vermiştir. Fakat bu durumun madenlerin en verimli şekilde ülke ekonomisine kazandırılmasının önünde bir engel olacak şekilde kullanılmaması gerekmektedir. Çok basit bir işlemle kanunda belirtilen oranların karşılanması mümkünse buna izin verilmelidir. Hatta bu zenginleştirme işlemi için idarenin madenciyi teşvik etmesi dahi gereklidir. Zira bu durumda madenci kendisini daha fazla masrafa sokacak bir işe girişmektedir. Bu nedenlerle düşük mineralli bu madenlerin işletilmesinin kamuya herhangi bir zararı olmayacaksa bunlara engel olunmamalıdır.
Ayrıca madenlerin taşınmaz kavramıyla olan ilişkisi de incelenmelidir. Zira çalışma konusu itibariyle maden rehinlerinin birer taşınmaz rehni olarak görülmesi ihtimali de mevcuttur. Bununla ilgili 743 sayılı eski Medeni Kanun’un önemli bir düzenlemesi bulunmaktadır. Buna göre her ne kadar ülkemizde bir maden sicili olmasına rağmen, madenler 743 sayılı kanun m. 632 uyarınca bir taşınmaz olarak kabul edilmiştir. Fakat 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda bu anlayış terk edilmiştir. Diğer bir deyişle madenler artık bir taşınmaz olmadığı gibi, ayrıca bulundukları arzın da mülkiyetine tabi değillerdir (MadK m. 4). Bu sebeplerle de madenlerin bir taşınmaz ve maden ipoteğinin de bir taşınmaz rehni olarak adlandırılması doğru olmayacaktır.
#madencilik #doğalkaynaklar #jeoloji #madentanımı #ekonomikdeğer #ticarideğer #hukuk #çevrekanunu #yeraltıkaynakları #yerüstükaynakları #yenilenebilirkaynaklar #yenilenemeyenkaynaklar #madenyatakları #mineral #doğalkaynaklarınsınıflandırılması #mineraloranları #jeotermalkaynaklar #sukaynakları #hukukitanım #saymayöntemi #geneltanım #doktrin #madk #madenkanunu #türkhukuku #jeolojiksüreçler #madencevheri #ekonomikanaliz #siyasitercihler #teknolojikgelişmeler #madensicili #tüvenan #MAPEG #danıştay #madenişletmeruhsatı #zenginleştirmeişlemi #kuvarskumu #silisyumdioksit #sio2 #madenaraştırma #taşınmaz #taşınmazrehni #madenişletmesi #madenhukuku #çevrekoruma #mineralkaynakları #doğalgaz #petrol #jeotermalenerji #arz #madensahası #mineraldeğerleri #doğalvarlıklar #ekonomikpotansiyel #madenticareti #hukuksalsüreçler #madenlerinhukukiçerçevesi #çevreselkanunlar #madentesisleri #madensektörü #madenhakları #madenkanunundegişiklikleri #rehinyönetimi #çıkarmamadenleri #zenginleştiricimadenler #yeraltızenginlikleri #madenaraştırmaları #mineralekonomisi #çevrekorumaönlemleri #madenyasaları #madentipleri #madenlergrubu #ticariyatırımlar #madenticaretkanunları #ekonomikanayasa #enerjivekaynaklarbakanlığı #madençıkarma #mineralarıtma #çevrerehabilitasyonu #madencilikhukuku #çevreyönetmeliği #madengelişim #madentalebi #tüvenankonsept #toplumsalsorumluluk #ekonomikkapsam #madenpotansiyeli #kamuvarlıkları #madenkayıpları #endüstriyeltarım #madenmülkiyeti #hukukisorumluluk #madenitibarı #çevremüdahale #madenrekabeti #madenpolitikasorunları #çevreselzenginlikler #çevrekirliliği #madendeposu #enerjigelirleri #madenörnekleme #ticariyatırımlar #doğalçevre #madençalışmaları #madenekonomikboyut #mineraltanımı #madentesisgelişimi #çevreizleme #madendüzenlemeleri #madenyerleri #madentahminleri #mineralçözümleri #ekonomikgöstergeler #madenyatırımları #jeolojikveriler #madenatıkları #çevrepolitikası #mineraldestekleri #madensermayesi #madenprojeleri #madençıkarmaizni #madenjeolojisi #madenbilimi #madenprojesüreçleri #enerjitüketimi #madenterminojisi #yerbilimleri #madengelişimkapsamı #çevrebilinci #mineraltutarlılığı #mineralhukukişlemleri #madenetkinliği #çevreyönetmelikleri #madendünyaçapında #madenevrimi #madenpolitika