Yer altı kaynaklarının özellikle madenlerin mülkiyeti konusunda dünyada çeşitli sistemler mevcuttur22. Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğu madenleri devletin hâkimiyeti altında tutmaktadır. Bunun haricinde dünya genelinde uygulanan iki sistem daha vardır. Bunların ilki arazi sahibinin maden mülkiyetine sahip olması iken diğeri ise madeni bulanın madenin mülkiyetine sahip olduğu sistemdir23. Arazi sahibinin madenin mülkiyetine sahip olduğu sisteme tamamlayıcı sistem denir. Amerika Birleşik Devletlerinin birçok eyaletinde bu sistem geçerlidir. Bu eyaletlere örnek olarak Texas, New Mexico, Colorado ve Kansas verilebilir24.
Ülkemizde ise bütün yer altı kaynakları devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu konuyu 1982 Anayasasının25 168. maddesi şöyle düzenlemektedir; “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir26.” Ayrıca Anayasanın bu hükmü temel alınarak ihdas edilen 3213 sayılı Maden Kanununun27 4. maddesi de bu konuyu benzer ifadelerle düzenlemektedir; “Madenler devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulunduğu arzın mülkiyetine tabi değildir.28” Görüldüğü gibi her iki kanun metninde de madenlerin “devletin hüküm ve tasarrufu” altında olduğu belirtilmiştir. Ancak bu ifadenin kapsamının ne olduğu ne Anayasada ne de Maden Kanununda açıklanmamıştır.
Bundan dolayı bu konuda yapılan tartışmalar halen devam etmektedir. Bu
konuda Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bir karar dikkat çekmektedir.
Anayasa Mahkemesi bu kararında “devletin hüküm ve tasarrufu” altında
olmanın ne manaya geldiğini kısmen de olsa açıklamıştır29. Söz konusu davada
4268 sayılı Kanunun 6977 sayılı Kanunla değiştirilen ve içmeye ve
yıkanmaya mahsus şifalı sıcak ve soğuk maden sularına ilişkin olan 2. maddesinin
3. fıkrasının 1961 Anayasasının 130. maddesine aykırılığı tartışılmıştır.
Kararın bir paragrafı “devletin hüküm ve tasarrufu” ifadesinin nasıl
yorumlanması gerektiğini anlatmıştır:
“…Gorülüyor ki Anayasa tabiî servetleri ve kaynaklarını Medeni Kanun
hükümlerine bağlı özel mülkiyet düzeninin kapsamı dışında bırakmakta
olanlara Devletin Devlet olmak niteliği ile eli altında tuttuğu nesneler düzeni
içinde yer verilmektedir. Her iki düzen başka başka koşullara ve kurallara
bağlıdır; değişik niteliktedir; aralarında birbirlerine karıştırılmalarını
önliyecek bellilik ve kesinlikte sınırlar vardır. Anayasa'nın 130 uncu maddesi,
tabiî servetlerin ve kaynaklarının Devletin hüküm ve tasarrufu altında
bulunduğunu açıklamakla aynı zamanda bunların mülkiyet konusu
olamıyacağını da hükme bağlamıştır. İçmeğe ve yıkanmağa özgü, şifalı sıcak
ve soğuk maden suları, tabiî servetler ve kaynakları deyiminin kapsamı içindedir.
Aslında mülkiyet düzenine bağlı bulunmayan bir nesnede mülkiyetin
devri de öncelikle söz konusu olamaz. Oysa iptali dâva edilen fıkra, mülkiyetin
devrini Öngörmekte ve böylece Anayasa'nın 130 uncu maddesine açıkça
aykırı bulunmaktadır. Bu sebeple dâvanın kabulü ve hükmün iptali gerekir…”
Görüldüğü gibi Anayasa Mahkemesi 1961 Anayasasının 130. maddesinde
geçen “devletin hüküm ve tasarrufu” ifadesini madenlerin mülkiyet
konusu olamayacağı şeklinde yorumlamıştır30. Bu ifadeden madenlerin
özel mülkiyete konu olamayacağı kolaylıkla çıkarılabilecektir. Fakat acaba
madenler devletin mülkiyeti altında mıdır, yani kamusal mülkiyet mümkün müdür? Bu konuda bazı yazarlar devletin madenlerin mülkiyetine sahip
olmadığını “devletin hüküm ve tasarrufu” ifadesini daha geniş yorumlamak
gerektiğini iddia etmiştir. Hatta yukarıda değinilen Anayasa Mahkemesi
kararına Anayasa Mahkemesinin bir üyesi31 benzer bir gerekçe ile
muhalefet şerhi düşmüştür. Söz konusu muhalefet şerhinin bir bölümü şu
şekildedir:
“Anayasa'nın 130 uncu maddesinde ise sadece madenlerin Devletin hüküm
ve tasarrufu altında olduğu kaydedilerek Devlet hakkının arama ve
işletmeğe ve bir de âmme menfaati yönünden murakabeye inhisar ettiği belirtilmektedir.
Madenler millî servettir ve Devletin iktisadî, hatta siyasi ve
askeri bünyesi ile yakından alâkalıdır. Bunun içindir ki madenler Devletin
hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu demek değildir ki, madenlerin veya maden
sularının bulunduğu arazinin mülkiyeti de Devlete aittir32.”
Bu paragraftan da anlaşılacağı üzere madenlerin mülkiyeti meselesi üzerinde kesin bir sonuca varılmış bir konu değildir. Maden kanununun çeşitli maddeleri madenlerin yer altından çıkarıldıktan sonra mülkiyete konu olacağını düzenlemektedir. 39 ve 40. maddeler bu konuya verilecek en güzel örneklerden bazılarıdır33. Bu konuda bir yazarın görüşleri kayda değerdir34.
Yazar maden üretiminden alınan devlet hakkının ayni değil de mali bir hak olduğundan hareketle madenlerin üzerinde kamusal bir mülkiyet söz konusu olmadığını iddia etmektedir35. Madenlerin yer altından çıkarıldıktan sonra herhangi bir hukuki işleme tabi tutulmadan çıkaranın mülkiyetine geçmesi de bu görüşü desteklemektedir.
Bu konuyu bitirmeden önce “hüküm ve tasarruf” ifadesinin ne anlama geldiğini bir de ormanlar36 ve kıyılar37 açısından incelemek devletin madenler üzerindeki hâkimiyetinin niteliğini saptamak adına yardımcı olacaktır.
Öncelikle kamu mallarını gruplandırmak ve incelemeyi buna göre yapmak gerekmektedir. Kamu malları devletin medeni hukuk açısından mülkiyetinde bulunan mallar ile devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mallar olarak ikiye ayrılmaktadır38. Madenler, bazı ormanlar ve kıyılar ise bu ikinci gruba dâhildir39. Bunlar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Hüküm ve tasarruf ifadesinin ne manaya geldiği hususunda tarih boyunca hep iki görüş olmuştur. Bunların ilki devletin bu mallar üzerinde mülkiyet hakkına sahip olmadığı sadece bir muhafaza ve idare etme yetkisinin olduğu görüşüdür. Bu görüşü ileri sürenlerin en önemli dayana ğı mülkiyet hakkının üç önemli parçasından birisi olan abusus imkânının bu mallar için mevcut olmamasıdır. Fakat bu gerekçeyi haklı görmek mümkün değildir. Çünkü bilindiği üzere intifa hakkı gibi şahsa bağlı olup devredilmesi mümkün olmayan çeşitli haklarda mevcuttur. Bu hakların devredilememesi onların üzerinde mülkiyet kurulamayacağı manasına gelmeyecektir40. Dolayısıyla 1800’lü yıllarda hâkim olan muhafaza görüşü daha sonradan etkisini kaybetmiştir.
Kıyılar, madenler ve bazı ormanlar gibi devletin hüküm ve tasarrufu altında
olan mallar açısından ileri sürülen ikinci görüş ise kamunun bu mallar üzerinde
bir mülkiyet hakkına sahip olduğudur. Ancak bu mülkiyet özel mülkiyetten yani
Medeni Hukuk bağlamındaki mülkiyetten farklıdır. Doktrinde hâkim olan görüş
devletin bu mallar üzerinde sahip olduğu hakkın bir idari mülkiyet hakkı olduğudur41.
İdari mülkiyeti ise özel mülkiyetten ayıran temel nokta bu mülkiyete
tabi olan malın tahsis edildiği amaçtır. Bu amaç o kamu malının üzerinde kullanılacak
yetkileri şekillendirmekte ve sınırlandırmaktadır. Buna göre devletin
hüküm ve tasarrufu altında olan kıyılar, madenler ve bazı ormanlar devir ve
ferağ edilemez, haczedilemez ve zaman aşımı yoluyla kazanılamaz42. Bu konu
hakkında Danıştay Genel Kurulunun şöyle bir kararı mevcuttur;
“İdarenin kamu malları üzerindeki yetkisinin, kolluk gücü niteliğinde
bir gözetim ve denetim yetkisi olduğu anlayışı terk edilerek bunun bir idari
mülkiyet hakkı olduğu görüşü çoğunlukla kabul edilmektedir.”
Görüldüğü üzere günümüzde artık kıyılar, madenler ve bazı ormanlar üzerindeki devlet hâkimiyetinin bir idari mülkiyet hakkı olduğu çoğunlukla kabul edilmektedir. İdari mülkiyet malikine özel mülkiyetin verdiği haklar dışında başka haklar ve sorumluluklar da sağlamaktadır.
Sonuç olarak konuyu şu şekilde toparlamak mümkündür. Madenler üzerindeki devletin “hüküm ve tasarrufu” ifadesinin ne manaya geldiği net bir şekilde ifade edilmemiştir. Madenler yer altındayken özel mülkiyete tabi değildir. Fakat devletin idari mülkiyet prensibine göre hâkimiyeti görüşü dikkate alınmalıdır. Ancak madenler yer üstüne çıkarıldıktan sonra özel veya kamusal mülkiyete tabi olabilecektir45. Medeni Kanunlarımızın konuya yaklaşım şekli de bu görüşe destek verir niteliktedir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin46 632. maddesi taşınmaz olarak kabul edilen kavramları düzenlemekteydi. Maddenin içeriği incelendiğinde madenlerin de taşınmaz olarak kabul edildiği görülmekteydi. Bu durum henüz topraktan çıkarılmamış madenler üzerinde mülkiyet kurulabileceğine bir delil olarak gösteriliyordu. Bu anlayışın temelinde ise şu kabul yatmaktadır. Herhangi bir maddeyi taşınır veyahut taşınmaz olarak sınıflandırmak aslında o madde üzerinde mülkiyet kurulabileceğinin bir göstergesidir. Söz konusu bu mülkiyet kamusal bir mülkiyet olabileceği gibi özel mülkiyette olabilecektir. Ancak şu an yürürlükte olan 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun47 taşınmazları belirleyen hükmü olan 704. maddesinde madenler ibaresi yer almamaktadır. Bu değişiklik söz konusu görüş ile birlikte değerlendirildiği takdirde henüz topraktan çıkarılmamış olan madenler üzerinde özel mülkiyet kurulamayacağı iddiasının kuvvet kazandığını söylemek mümkündür. Bununla birlikte idari mülkiyet anlayışını da tamamen göz ardı etmemek gerekmektedir.
#madensistemleri #madenmülkiyeti #devlethakimiyeti #arazisahibimadenmülkiyeti #madeni_bulanmadenmülkiyeti #tamamlayıcısistem #Amerikamadensistemi #Texas #NewMexico #Colorado #Kansas #Türkiyemadenmülkiyeti #1982Anayasası #devlethükümtasarruf #Madeni_arama #Madeni_işletme #AnayasaMadde168 #3213sayılıMadenKanunu #devlethakimiyet #Anayasamahkemesikararları #devlethakimiyetiaçıklaması #madenmülkiyeti #kamusalmülkiyet #madeniçıkaran_mülkiyeti #madenipoteği #devletinmadenhakları #madenüretimdevlethakkı #madenhukuku #kamusal_mülkiyet #madentasarrufhakları #idari_mülkiyet #madeniçin_mülkiyet #AnayasaMahkemesi_madenkararı #madeniçin_hükümvetasarruf #anayasa130 #madenkamusal_mülkiyet #madentaahhüt #ormanlarve_madenler #kıyılarvemadenler #devlet_madenhakimiyeti #maden_kamumalı #idari_mülkiyet #devlethakimiyet_madenler #kıyılardadevlet_hakimiyeti #Danıştay_madenkararı #idari_mülkiyet_hakları #devlethakimiyeti #kamuve_madenmalları #idari_mülkiyet_sistemi #idari_mülkiyetdevletin_hakları #devlethükümtasarruf #kıyılarvemaden_mülkiyeti #medenikanun_maden #TürkMedeniKanunu_madenler #743sayılı_medeni #taşınmazolarak_madenler #madenlerdetasarrufhakları #topraktançıkarılmamış_maden #kamusalmülkiyet #madeniçin_özelmülkiyet