Maden hakkının hukuki niteliği konusunda bir görüş birliği bulunmamaktadır. Bunun sebebi ise mevzuatta bu yönde bir açıklık olmamasıdır. Aynı durum diğer ülkeler için de geçerlidir. Örneğin, Türk Hukukunun da etkilendiğini ifade edebileceğimiz Kıta Avrupası’nda, maden hakkının niteliği hususunda idari şart, idari şartlı işlem ve idari hizmet sözleşmesi görüşleri bulunmaktadır.
Amerikan Hukuku’nda ise konu daha farklı şekillerde ele alınmıştır. Bir görüşe göre maden hakkı kendine özgü yasa ve sözleşmelerle düzenlenmiş ve medeni hukukun dışında yer alan bir ayni haktır120. Bu hakkın konusu ise madendir. İkinci görüşte ise maden hakkı bir gayri maddi mal olarak değerlendirilmektedir. Burada maden hakkı sınai mülkiyete benzetilmektedir121. Zira hem sınai mülkiyette hem de madencilikte endüstriyel bir çaba sonucu çeşitli bilgilere ulaşılmakta ve bu bilgiler ışığında çeşitli sınırlar içerisinde faaliyet göstermeye hak kazanılmaktadır. Amerikan Hukuku’ndaki son görüş ise maden hakkını kârdan alınan pay olarak görmekte ve onu bir nisbi hak seviyesine indirmektedir.
Türk Hukuku’na gelinirse, maden hakkı burada genellikle kendine özgü bir ayni hak olarak kabul edilmektedir123. Bu kabul 6309 sayılı Maden Kanunu, 743 sayılı Medeni Kanun ve bu düzenlemeleri esas alan bir YİBK’ndan124 beri varlığını sürdürmektedir. Ancak bu YĠBK’na konu olan ve üzerinde uzlaĢılan husus maden hakkının hukuki niteliği değildir. Bu kararda bir maden işletmesinin faaliyetlerini yürütürken madenin bulunduğu araziye verdiği zararlardan hangi hukuki prensipler dâhilinde sorumlu olması gerektiği tartışılmıştır125. Maden hakkının hukuki niteliği ile ilgili cümle ise genel kurulca birleştirilmesi için başvurulan içtihatlardan bağımsız bir şekilde kararda yer almıştır. YİBK’nın konusundan ve varılan sonuçtan bağımsız bir şekilde kararda geçen bu cümlenin bağlayıcı olarak kabul edilmemesi gerekmektedir. Aksi durumda bu ve benzeri YİBK’nda geçen her cümlenin, kararın konusundan ve varılan sonuçtan bağımsız bir şekilde bağlayıcı olması gerekecektir. Bu sebeplerle kanaatimizce bu YİBK maden hakkının hukuki niteliği hakkında bağlayıcı bir sonuca ulaşmak için kullanılamamalıdır. Bununla birlikte, bu kararın da etkisiyle, pek çok yazar tarafından maden hakkı Medeni Hukuk’tan farklı olarak kendine özgü bir ayni hak olarak görülmektedir.
Bununla birlikte maden hakkının niteliği hususunda doktrinde ve yargı kararlarında ayrıksı görüşlere de rastlamak mümkündür. Bir görüşe göre; maden hakkı bir ayni hak değildir fakat ayni hak içeriğine sahiptir127. Yine bu hak eşya hukukundan farklı olmak üzere hukuki bakımdan kuvvetlendirilmiş, herkese karşı ileri sürülebilen ve üzerinde ipotek tesis edilebilen ayni hak içerikli bir hak olarak da ifade edilmektedir128. Yargı kararlarına bakılacak olunursa, Yargıtay maden hakkını bazı kararlarında intifa hakkı içerikli129 olarak görmekte iken bazı kararlarında ise basit bir sözleşmesel hak130 olarak ele almaktadır. Diğer bir görüş ise maden hakkının bir gayri maddi hak olduğunu iddia etmektedir.
Yukarıda ifade edilen görüşler eleştiriye muhtaçtır. Öncelikle maden hakkını intifa hakkına benzeten görüş incelenmelidir. Bilindiği üzere intifa hakkı; sahibine hak konusu üzerinde kullanma ve yararlanma yetkilerini sağlarken, tasarruf yetkisi vermemektedir. Maden hakkı bu bağlamda değerlendirildiğinde gerçekten de hak sahibi madenleri işletmeye ve yeri geldiğinde rödövans sözleşmesi yoluyla hakkını kiralamaya yetkilidir. Ayrıca madencinin henüz topraktan çıkmamış maden üzerinde doğrudan tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Bu açılardan bakıldığında maden hakkının intifa hakkına benzediği görülmektedir. Ancak, maden hakkına intifa hakkı demenin önünde bazı engeller de vardır. Zira intifa hakkı kişiye bağlı olarak kurulmakta, başkasına devredilememekte ve miras yoluyla da geçmemektedir. Maden hakkının ise, arama-işletme ruhsatı üzerinden devri veya mirasla intikali mümkündür (MadK m. 5). Bu sebeple maden hakkına intifa hakkı demek güç gözükmektedir.
Maden hakkını ayni hak olarak değerlendiren görüşe gelinirse, unutulmamalıdır ki ayni haklar Türk Medeni Kanunu’nda sınırlı sayı ve tipe bağlılık ilkesine göre düzenlenmiştir. Yani ayni hak tipleri sınırlı sayıdadır, kanunda sayılanlardan ayrı yeni bir hak ihdas edilemez132. Zaten bu sebepten dolayı doktrinde maden hakkı doğrudan bir ayni haktır denilememiş aksine kendine özgü bir ayni hak olarak ifade edilmiştir. Bu bağlamda öncelikle maden hakkının ayni hak olmanın gereklerini taşıyıp taşımadığı araştırılmalı daha sonra ise TMK’da sayılan ayni hak tiplerinden herhangi birine uyup uymadığı belirlenmelidir.
Öte yandan bir hakkın ayni hak olabilmesi için üç unsurun varlığı gerekmektedir133. Bunlar; hakkın konusunun bir “eşya” olması, hakkın sahibine hak konusu üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet sağlaması ve hakkın herkese karşı ileri sürülebilmesidir. Maden hakkının bu özellikleri taşıyıp taşımadığını incelemek gerekmektedir.
Hakkın konusunun bir “eşya” olması şartının incelenmesi için öncelikle maden hakkının konusunun ne olduğu belirtilmelidir. Her ne kadar doktrinde maden hakkının konusunun madencilik faaliyetleri olması gerektiğini ifade edenler134 olsa da, hakkın konusunun genel olarak henüz topraktan çıkarılmamış maden yatağı ya da kısaca maden olduğu kabul edilmektedir. Madenler ise özel mülkiyete tabi olmayan eşyalardan birisi olarak görülmektedir135. Sonuç olarak madenler de bir eşya türü olarak görüldüğü için, maden hakkı, ayni hakkın “konusunun eşya olması” kıstasını sağlamaktadır.
İkinci şart olan hakkın sahibine hak konusu üzerinde doğrudan doğruya hâkimiyet sağlaması da maden hakkında mevcuttur. Zira maden hakkı sahibi ilgili ruhsatları ve izinleri aldıktan sonra kimsenin aracılığına ihtiyaç duymadan madeni aramaya, işletmeye vs. yetkilidir.
Son şart olan hakkın herkese karşı ileri sürülmesi şartını ise MadK m. 38, hak sahibine sağlamaktadır136. Bu hüküm maden siciline tapu siciline benzer bir etki tanımaktadır. Sicilin aleni olduğu ve buradaki kayıtların bilinmediğinin iddia edilemeyeceği açıkça ifade edilmiştir137. Dolayısıyla maden hakkı herkese karşı ileri sürülebilecektir. Bu bağlamda maden hakkını sözleşmesel bir hak olarak gören138 yargı kararlarının da tutarsızlığı görülmektedir.
Her ne kadar yukarıdaki açıklamalardan maden hakkının ayni hakkın bütün unsurlarını taşıdığı görülse de yine de onu tipe bağlılık ilkesi sebebiyle ayni hak olarak görmemek gerekmektedir139. Zira maden hakkı ayni hakkın çeşitleri olan mülkiyet, irtifak hakları (intifa, oturma, üst, kaynak, geçit hakları), taşınmaz yükü veya rehin haklarından hiçbirinin tipikliğine uymamaktadır. Öncelikle madenler üzerinde özel mülkiyet kurulamayacağı için maden hakkının bir mülkiyet hakkı olarak görülmesi mümkün değildir. İntifa hakkı ile ilgili değerlendirme yukarıda yapılmış ve maden hakkının bu kalıba da uymadığı görülmüştür. Oturma, üst, kaynak ve geçit haklarının da maden hakkı ile uyuşmadığı aşikârdır. Öte yandan taşınmaz yükünün oluşabilmesi için hakkın konusunun taşınmaz olması gerekmekte iken 4721 sayılı TMK ile birlikte madenler bir taşınmaz çeşidi olmaktan çıkarılmıştır. Son olarak maden hakkını, bir alacağın gereği gibi ifa edilmemesi riskine karşı kurulan ve gerektiğinde rehin konusu malı paraya çevirterek alacağı tahsil etme yetkisi tanıyan rehin hakkı ile de bir tutmak mümkün değildir. Ayrıca maden hakkı TMK m. 838’de düzenlenen diğer irtifak haklarından birisi olarak da görülememektedir. Çünkü hem madenler taşınmaz değildir hem de maden hakkını madenciye veren devlet madenlerin maliki değildir. Öte yandan diğer irtifakların kural olarak başkasına devri de yasak olup, bu durum da maden hakkı ile uyuşmamaktadır. Görüleceği üzere maden hakkı TMK’da yer alan ayni hak çeşitlerinden hiçbiri ile uyuşmamakta ve bu sebeple doktrinde kendine özgü bir ayni hak olarak isimlendirilmektedir. Fakat sınırlı sayı ve tipe bağlılık prensipleri gereğince, maden hakkını her ne kadar ayni hak olmanın tüm şartlarını taşısada bir ayni hak olarak kabul etmemek gerekmektedir.
Yukarıda da görüldüğü gibi maden hakkının hukuki niteliği için doktrinde önerilen kavramların hiç birisi o hakla tam olarak örtüĢmemektedir. Bilindiği üzere hakları pek çok açıdan sınıflandırmak mümkündür. Bunlardan bir tanesi de hakların ileri sürülebildikleri çevreye göre yapılan sınıflandırmadır140. Haklar bu sınıflandırmada mutlak haklar ve nisbi haklar şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Daha sonra nisbi haklar da kendi arasında alelade nisbi haklar ve etkisi kuvvetlendirilmiş nisbi haklar olarak detaylandırılmaktadır. Mutlak haklar doktrinde “herkesin riayet etmekle yükümlü olduğu ve bu nedenle daha üstün bir hakka sahip olmayan herkese karşı ileri sürülebilen haklar” olarak tanımlanmaktadır141. Ayni haklar, fikri haklar, kişilik hakları ve velayet hakları mutlak hakkın çeşitleridir. Fakat mutlak hakkın sadece bunlardan ibaret olduğuna dair bir ibare herhangi bir mevzuat metninde yer almamaktadır. Yani mutlak hak çatı kavramının içerisine, mutlak hak olmanın şartlarını sağlaması halinde, farklı haklar da girebilecektir.
Mutlak haklar eşya veya kişi üzerinde kurulabilmektedir. Yukarıda da ifade edildiği üzere madenler de bir eşyadır. Ayrıca maden hakkı, sahibine o maden yatağı için en üstün hakkı vermektedir. Arama ve işletme ruhsatlarından doğan haklar tekel niteliğinde142 olduğu için maden hakkı sahibine karşı o koordinatlar dâhilinde başka bir gerçek veya tüzel kişinin üstün hak iddiasında bulunması zaten düşünülemez143. Hatta madenlerin hüküm ve tasarrufu altında olduğu devlet dahi, madenci yükümlülüklerine uygun davrandığı sürece maden hakkına müdahale edememektedir. Herkese karşı ileri sürülebilme şartını ise yine yukarıda da açıklandığı üzere aleni olan maden siciline tescil edilmek yerine getirmektedir. Sonuç olarak mutlak hak olmanın şartlarını sağlayan ve bu kavramla tam olarak örtüşen maden hakkının maddi bir mal üzerinde kurulan mutlak hak niteliğinde bir malvarlığı hakkı düşünmekteyiz144. Öte yandan Maden Kanunu maden hakkına uygulanması gereken hükümler bakımından oldukça yetersizdir. Bu sebeple, numerus clausus ilkesi sebebiyle ayni hak olarak kabul edilmediği halde ayni hak olmanın tüm şartlarını taşıyan maden hakkına, TMK’nın ayni haklara ilişkin hükümleri niteliği uygun düştüğü kadarıyla kıyasen uygulanmalıdır145.
Ruhsatın ruhsat sahibine tanıdığı hakların gerektiği gibi korunması yabancı yatırımcılar için de önem teşkil etmektedir. Yatırımcılar genellikle seçim yaparken devlet müdahalesinin az olması yanında bu hususa da dikkat etmektedir146. Bundan dolayı maden hakkının maden siciline tescil edilmesi ve bu hakkın etkili bir şekilde korunması zaruridir.
#MadenHakkıNiteliği #HukukiMadenHakları #MadenHakkıAnalizi #TürkHukukundaMaden #AmerikanHukukuMaden #MadenHakkıGörüşleri #MadenHakkıAyniHak #MadenHakkıGayriMaddiHak #MadenHakkıSözleşmeselHak #MadenHakkıİntifaHakkı #MadenHakkıYargıKararları #MadenHakkıİnceleme #MadenHakkıSınıflandırması #MadenHakkıKıtaAvrupası #MadenHakkıAmerikanHukuku #MadenHakkıTürkHukuku #MadenHakkıMedeniHukuk #MadenHakkıRehinHakkı #MadenHakkıTaşınmazYükü #MadenHakkıSahipliği #MadenHakkıMülkiyet #MadenHakkıÜzerineYorumlar #MadenHakkıTipeBağlılık #MadenHakkıHukukiStatü #MadenHakkıMutlakHak #MadenHakkıNisbiHak #MadenHakkıAyniHakŞartları #MadenHakkıHukuktaYeri #MadenHakkıSınaiMülkiyet #MadenHakkıSözleşmeHakkı #MadenHakkıYatırımcıHakları #MadenHakkıYatırımKoruma #MadenHakkıDevri #MadenHakkıMiras #MadenHakkıİzlenebilirlik #MadenHakkıYargıİncelemesi #MadenHakkıDoktrin #MadenHakkıHukukiSorunlar #MadenHakkıUluslararası #MadenHakkıYabancıYatırımcı #MadenHakkıFinansalKoruma #MadenHakkıSermayePiyasası #MadenHakkıHukukiKorumalar #MadenHakkıGörünürlük #MadenHakkıKapsamı #MadenHakkıYatırımStandartları #MadenHakkıHukukiGelişmeler #MadenHakkıTescil #MadenHakkıYargıKararlarıİncelemesi #MadenHakkıYargıKararlarıAnalizi #MadenHakkıDüzenlemeleri #MadenHakkıMevzuat #MadenHakkıHukukMevzuatı #MadenHakkıSahiplikHakları #MadenHakkıKişiselHaklar #MadenHakkıYatırımKuralları #MadenHakkıAnalitikYaklaşım #MadenHakkıHukukiÇerçeve #MadenHakkıYatırımcıKoruması #MadenHakkıTicaret #MadenHakkıUlusalHukuk #MadenHakkıUluslararasıHukuk #MadenHakkıGelişmişYargı #MadenHakkıTicaretHukuku #MadenHakkıKurumlar #MadenHakkıYatırımYönergeleri #MadenHakkıHukukiDüşünceler #MadenHakkıUluslararasıStandartlar #MadenHakkıYabancıYatırımcıKoruması