MadK’nun m. 38/4’e göre “madenler üzerine iktisap edilecek haklar tescil edilmedikçe hüküm ifade etmez” yani sicile tescil maden haklarının doğumu için kurucudur246. Bu durum 6309 sayılı Kanunda da bu şekilde düzenlenmişti247. Dolayısıyla o dönemde de sicile tescil maden haklarının doğumu ve devri açısından kurucu bir etkiye sahipti248.
Maden hukukumuzda haklar kural olarak tescil yoluyla kazanılmaktadır. Fakat bunun bazı istisnaları da mevcuttur. Başka bir deyişle maden siciline tescil her zaman kurucu değildir. Bazı durumlarda tescil sadece açıklayıcı fonksiyona sahiptir. Bu durumlar tıpkı tapu sicilinde olduğu gibi miras intikali249, mahkeme kararı veya haciz250 ya da ipoteğin paraya çevrilmesi sonucu icra yoluyla yapılan devirlerdir251. Yukarıda da bahsedildiği üzere252, maden siciline tapu siciline hâkim olan ilkeler uygulanmaktadır253. Bu sebeple tapu sicilinde tescilsiz kazanım hallerini düzenleyen TMK m. 705/2 hükmünün maden siciline de uygulanacağı kabul edilmektedir.
Maden sicilinin kurucu etkisinin hangi işlemler bakımından geçerli olduğu da tespit edilmelidir. Kural olarak mutlak hak niteliği taşıyan maden hakkı ve bunun içeriğini oluşturan arama-işletme hakkı ile haciz, rehin ve ipotekler maden siciline tescil ile kazanılmaktadır. Bunların yanında maden siciline bilgi amaçlı şerh edilen haklar da mevcuttur. Buluculuk hakkı, görünür rezerv geliştirme hakkı ve MadK m. 47/3’e göre Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğünün maden ruhsat sahipleri ile yapmış olduğu arama ve araştırma tip sözleşmeleri bunlardandır. Fakat bunların değinilmesi gereken en önemli örneği rödövans sözleşmeleridir. Buna geçmeden önce birer mutlak hak olarak kabul ettiğimiz buluculuk hakkı ve görünür rezerv geliştirme hakkının maden siciline “şerh” değil de “tescil” edilmesi gerektiğini ve burada kullanılan şerh ibaresinin hatalı olduğunu ifade etmek gerekir.
Rödövans sözleşmesi kısaca; ruhsat sahibinin işletme ruhsatından doğan haklarını ve ruhsata konu maden sahasını belirli bir kira bedeli karşılığında ve belirli bir süre için rödövansçıya devretme borcu altına girdiği, bunun karşılığında ise rödövansçının maden sahasını işletme ve rödövans bedelini ödemeyi üstlendiği bir sözleşmedir254. Rödövans sözleşmesinin kurucu unsurları arasında maden siciline tescil yer almamaktadır255. Bu sözleşme sadece bilgi amaçlı olarak maden siciline şerh edilmektedir256. Dolayısıyla rödövans sözleşmesinin kurulması için maden siciline şerh veya tescil şart değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.10.2006 tarih, 2006/617 Esas ve 2006/647 Karar sayılı kararı da257 bu hususu şu cümlelerle vurgulamaktadır: “Hukukumuzda rödövans sözleşmelerine ait özel bir düzenleme bulunmayıp, yerleşik Yargıtay uygulamalarında BK’nun hasılat kiralarına ait 270 ve devam eden ilgili maddeleri hükümleri çerçevesinde değerlendirilmektedir. Taraflar arasındaki rödövans sözleşmesinin maden siciline tescil zorunluluğu bulunmayıp, tescil ancak madendeki devlet hakkının takibi açısından hüküm ifade etmektedir. Mahkemece herhangi bir şekil şartına tabi olmayan rödövans sözleşmesine dayalı davacı taleplerinin değerlendirilmesi gerekir iken, somut olayda uygulama yeri bulunmayan MadK'nun 38. maddesine göre sözleşmenin maden siciline kaydedilmediği gerekçesiyle davanın reddi doğru görülmemiştir.”
Hangi işlemlerin sicile kaydedilmesi gerektiği hususunda dünyada farklı sistemler uygulanmaktadır. Bazı yerlerde (Kanada’nın Yukon eyaleti gibi) yapılacak tüm işlemler sicile kaydedilmeliyken bazı yerlerde ise hiçbir işlemin kaydı zorunlu değildir. Genelde ise (Montiba eyaletinde olduğu gibi) bazı işlemler kaydedilirken bazılarının ise kaydı zorunlu değildir.
Günümüz Türk Hukuk sisteminde karma yöntem kullanılmaktadır. Yani kanun koyucu hem madeni tanımlayan genel geçer bir ifadeye yer vermiş hem de maden olabilecek maddeleri tek tek saymıştır28. 3213 sayılı MadK’nda yer verilen maden tanımı şu şekildedir; “yer kabuğunda ve su kaynaklarında tabii olarak bulunan, ekonomik ve ticarî değeri olan, petrol, doğal gaz, jeotermal ve su kaynakları dışında kalan her türlü madde bu Kanuna göre madendir.
Söz konusu bu ibare MadK’na yeni sayılabilecek bir tarihte 5177 sayılı Kanun değişikliğiyle30 26.05.2004’te eklenmiştir. 6309 sayılı eski Maden Kanunu’nda ise böyle bir soyut ve genel bir tanım bulunmamakta ve madenler sadece sayma yöntemiyle tanımlanmaktaydı31. Aynı şekilde 3213 sayılı MadK 1985 yılında kabul edildiğinde de sadece sayma yöntemi kullanılmıştı.
Dünyada sicilin haklara olan etkisi bakımından üç farklı sistem uygulanmaktadır. Bu sistemlere geçmeden önce şunu söylemek gerekir ki, Common Law sistemine sahip ülkelerde sicil genellikle Civil Law ülkelerine göre daha az önemlidir ve kurucu değil açıklayıcı etkiye sahiptir259. Sistemlere dönülecek olursa, bunların ilki “Torrens Sistemi” olarak da bilinen ve bugün Frankapon Afrika ülkelerinde yaygın olarak uygulanan sistemdir. Buna göre bir hak ancak tescil edildiği kadar ve o anda var olmaktadır. Sicilin aksi iddia edilememektedir. Sicilde hak sahibi olan kimsenin gerçekte hak sahibi olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Bu sistemin Kuzey Amerika’daki karşılığı ise “yarış kuralı”dır. Buna göre, kim tartışma konusu hakkı önce tescil ettirirse, o hakkın meşru sahibi olmaktadır260. Yeni Zelanda ve Batı Kanada’da bu kural uygulanmaktadır.
İkinci sistemde ise hak sicile kaydedilmeden önce doğmakla birlikte hakkın varlığı ve kapsamı ancak sicile kaydedildiği kadar korunmaktadır. Bu sisteme “iyiniyetin korunması” sistemi denilmektedir. Sicilde kayıtlı görünmeyen, örneğin kira sözleşmeleri, iyiniyetli üçüncü kişiye devredilmemekte ve onu bağlamamaktadır. Aynı şekilde bu sistem, hakkı devralan kişiyi koruduğu kadar sicilde hak sahibi görünen kişiyi de korumaktadır. Şöyle ki, hak sahibi hakkı elde etmesine engel bir durumu bilmeden hakkını tescil ettirmişse, artık başlangıçtaki o sakatlık onu etkilememektedir262. Kanada’nın Ontario eyaleti ve Avustralya263 bu kuralın uygulandığı yerlerdendir.
Sicilin tescil edilen haklar üzerindeki etkisini açıklayan son sistem ise tescilin sadece açıklayıcı olduğu sistemdir. Bu sistem Fransa’daki kadastro sicilinde uygulanmaktadır. Burada bir kimse sicilde yazmayan şeylerin var olmadığına güvenebilirken, sicilde yazan şeylerin varlığı ve geçerliliği konusunda emin olamamaktadır. Çünkü sicil dışında da bir hakkın devri mümkündür264. Bu sistemde sicilde kayıtlı görünen bir hakkı devralmak isteyen kişi, sicil haricinde başka şeyleri de araştırmak zorundadır. Fakat ispat yükü sicilde kayıtlı olan durumun aksini iddia edenin üzerindedir.
Ülkemizdeki sicil bu sistemler açısından incelenecek olursa, Türk maden sicilinin Torrens Sistemi ile iyiniyetin korunması sisteminin bir birleşimi olduğu görülecektir. Şöyleki; Türk maden sicilinde madenler üzerinde kurulacak veya terkin edilecek ayni haklar (tıpkı Torrens sisteminde olduğu gibi), tescilsiz kazanım halleri dışında, sicile tescil edilmeden var olamamaktadır (MadK m. 38/2). Öte yandan madenler üzerinde kurulacak nisbi hak doğuran arama ve araştırma tip sözleşmeleri ile rödövans sözleşmeleri için maden siciline tescil şartı yoktur. Ancak bu sözleşmelerin üçüncü kişileri bağlaması için tıpkı “iyiniyetin korunması sistemi”nde olduğu gibi sicile şerh edilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak görüleceği üzere Türk maden sicili incelenen bu sistemler bakımından karma bir özellik göstermektedir.
Görüldüğü üzere burada kanun koyucu tanım yaparken hem doğal unsurlara hem ekonomik gerçeklere hem de siyasi tercihlere göre hareket etmiştir. Bu bağlamda madenlerin ekonomik ve ticari bir değerinin olmasını istemiş ve tamamen takip edilen politikalar gereği bazı doğal kaynakları maden kavramı içerisine almamıştır.
Tanımda sayılan unsurlardan “ekonomik ve ticari değere sahip olma” hususunda bazı tartışmalar mevcuttur. Öncelikle ekonomik değer taşımanın nasıl belirleneceği net değildir. Zira bu durum, maden cevherinin kalitesi ve miktarına, madencinin maddi imkânlarına, piyasa koşullarına, madencilik için alınacak izinler ve ödenecek giderlere kadar birçok değişkene bağlıdır37. Dolayısıyla maden tanımının içerisine böyle birçok sübjektif değişkene bağlı bir kıstas yerleştirmek doğru olmamıştır. Bu konudaki kafa karışıklıklarını gidermek adına Bakanlık veya MAPEG tarafından bir düzenlemeye gidilmesi yerinde olacaktır.
Bu kıstasla alakalı bir diğer tartışma ise, madenin ekonomik olup olmadığının hangi ana göre değerlendirileceğidir. 6309 sayılı Kanun döneminde bu değerlendirmenin cevherin topraktan çıktığı anda (yani tüvenan iken) yapılacağı kararlaştırılmıştı38. Fakat 3213 sayılı Kanunda böyle bir belirlemeye gidilmemiştir. Bu sebeple burada bir belirsizlik mevcuttur. Bir görüşe göre39 madenin ekonomik olup olmadığı değerlendirilirken basit bir zenginleştirme işlemine tabi tutulabileceğini savunurken Danıştay’ın ise aksi yönde bir kararı mevcuttur40. Söz konusu kararda, tüvenan halde % 79 SiO241, basit bir yıkama ile ise % 96 SiO2 içeren bir kuvars kumu yatağı için idare madenciye işletme ruhsatı vermiştir. Fakat daha sonra yapılan bir ihbar sonucu idare madenin tüvenan halde iken yani hiçbir işlem görmemiş halinin kanunda belirtilen oranları (%90 SiO2) karşılaması gerektiğini ifade ederek işletme ruhsatını iptal etmiştir. Madenci ise, bu işleme karşı iptal davası açmış fakat davası kabul edilmemiştir. Danıştay sonuç olarak madenin ekonomik olup olmadığı belirlenirken onun topraktan çıktığı anın esas alınması gerektiğine karar vermiştir. Fakat bu durumun madenlerin en verimli şekilde ülke ekonomisine kazandırılmasının önünde bir engel olacak şekilde kullanılmaması gerekmektedir. Çok basit bir işlemle kanunda belirtilen oranların karşılanması mümkünse buna izin verilmelidir. Hatta bu zenginleştirme işlemi için idarenin madenciyi teşvik etmesi dahi gereklidir. Zira bu durumda madenci kendisini daha fazla masrafa sokacak bir işe girişmektedir. Bu nedenlerle düşük mineralli bu madenlerin işletilmesinin kamuya herhangi bir zararı olmayacaksa bunlara engel olunmamalıdır.
Ayrıca madenlerin taşınmaz kavramıyla olan ilişkisi de incelenmelidir. Zira çalışma konusu itibariyle maden rehinlerinin birer taşınmaz rehni olarak görülmesi ihtimali de mevcuttur. Bununla ilgili 743 sayılı eski Medeni Kanun’un önemli bir düzenlemesi bulunmaktadır. Buna göre her ne kadar ülkemizde bir maden sicili olmasına rağmen, madenler 743 sayılı kanun m. 632 uyarınca bir taşınmaz olarak kabul edilmiştir. Fakat 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda bu anlayış terk edilmiştir. Diğer bir deyişle madenler artık bir taşınmaz olmadığı gibi, ayrıca bulundukları arzın da mülkiyetine tabi değillerdir (MadK m. 4). Bu sebeplerle de madenlerin bir taşınmaz ve maden ipoteğinin de bir taşınmaz rehni olarak adlandırılması doğru olmayacaktır.
#madencilik #doğalkaynaklar #jeoloji #madentanımı #ekonomikdeğer #ticarideğer #hukuk #çevrekanunu #yeraltıkaynakları #yerüstükaynakları #yenilenebilirkaynaklar #yenilenemeyenkaynaklar #madenyatakları #mineral #doğalkaynaklarınsınıflandırılması #mineraloranları #jeotermalkaynaklar #sukaynakları #hukukitanım #saymayöntemi #geneltanım #doktrin #madk #madenkanunu #türkhukuku #jeolojiksüreçler #madencevheri #ekonomikanaliz #siyasitercihler #teknolojikgelişmeler #madensicili #tüvenan #MAPEG #danıştay #madenişletmeruhsatı #zenginleştirmeişlemi #kuvarskumu #silisyumdioksit #sio2 #madenaraştırma #taşınmaz #taşınmazrehni #madenişletmesi #madenhukuku #çevrekoruma #mineralkaynakları #doğalgaz #petrol #jeotermalenerji #arz #madensahası #mineraldeğerleri #doğalvarlıklar #ekonomikpotansiyel #madenticareti #hukuksalsüreçler #madenlerinhukukiçerçevesi #çevreselkanunlar #madentesisleri #madensektörü #madenhakları #madenkanunundegişiklikleri #rehinyönetimi #çıkarmamadenleri #zenginleştiricimadenler #yeraltızenginlikleri #madenaraştırmaları #mineralekonomisi #çevrekorumaönlemleri #madenyasaları #madentipleri #madenlergrubu #ticariyatırımlar #madenticaretkanunları #ekonomikanayasa #enerjivekaynaklarbakanlığı #madençıkarma #mineralarıtma #çevrerehabilitasyonu #madencilikhukuku #çevreyönetmeliği #madengelişim #madentalebi #tüvenankonsept #toplumsalsorumluluk #ekonomikkapsam #madenpotansiyeli #kamuvarlıkları #madenkayıpları #endüstriyeltarım #madenmülkiyeti #hukukisorumluluk #madenitibarı #çevremüdahale #madenrekabeti #madenpolitikasorunları #çevreselzenginlikler #çevrekirliliği #madendeposu #enerjigelirleri #madenörnekleme #ticariyatırımlar #doğalçevre #madençalışmaları #madenekonomikboyut #mineraltanımı #madentesisgelişimi #çevreizleme #madendüzenlemeleri #madenyerleri #madentahminleri #mineralçözümleri #ekonomikgöstergeler #madenyatırımları #jeolojikveriler #madenatıkları #çevrepolitikası #mineraldestekleri #madensermayesi #madenprojeleri #madençıkarmaizni #madenjeolojisi #madenbilimi #madenprojesüreçleri #enerjitüketimi #madenterminojisi #yerbilimleri #madengelişimkapsamı #çevrebilinci #mineraltutarlılığı #mineralhukukişlemleri #madenetkinliği #çevreyönetmelikleri #madendünyaçapında #madenevrimi #madenpolitika